Rand Corporation’un Siyasal İslam Raporu
Aslında ABD 80’li yıllardan itibaren Türkiye’deki İslami siyasal hareketleri, iktidar seçeneği olarak incelemeye başlamıştı. Pentagon[1] 1989 yılında Rand Corporation’dan “Türkiye’de İslam Köktenciliğinin Geleceği” başlıklı bir rapor istemişti. Bu raporu hazırlayanlar arasında CIA Ortadoğu Masası şefi Graham Fuller, CIA Ankara İstasyon Şefi Paul Henze gibi isimlerin yanı sıra, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Sabri Sayarı gibi “yerli” akademisyenler de vardı. Raporda, Türkiye’de İslamcıların hızla yükseldiği, üniversitelerdeki başörtülü öğrenci sayısının hızla arttığı ve bu hareketlerin dikkatle takip edilmesi gerektiği belirtiliyordu. Rapor, bu hareketlerin siyasi hayata katılmalarına izin verilmesi gerektiğini, bunun İslami radikalleşmenin önüne geçeceğini söylüyordu.[2]

Refah Partisi-Graham Fuller Görüşmesi
Erbakan ABD için önemli bir figürdü. Graham Fuller, Refah Partisi yetkilileri ile 1992 yılı Şubat ayı içinde görüştükten[3] sonra Erbakan aynı yılın yaz aylarında İngiltere üzerinden Amerika’ya gitti. Bu ziyaret başlangıçta gizli tutulmuştu.[4] Bu ziyareti sırasında Erbakan’ın yanında Abdullah Gül de vardı. Yıllar sonra Refah Partisi yöneticileri Abdullah Gül için şöyle diyeceklerdi: “Refah Partisi’nin ABD’deki temsilcisi mi, ABD’nin Refah’taki temsilcisi mi belli değil.”
“Kravatlı”nın Önü Nasıl Açıldı
İl başkanlığı döneminde Amerikan destekli radikal İslamcı terörist Gülbettin Hikmetyar’ın dizinin dibinde
Şevki Yılmaz ile birlikte poz veren Recep Tayip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda, bunun sadece kaderin cilvesi ya da siyasi başarısı nedeniyle olduğunu düşünmek saflık olurdu. Morton Abromowitz, 1994 yılında bir gazeteciye onun gelecekte nerede olacağını şu sözlerle anlatıyordu: “Kravatlı, daha şehirli görünen Tayyip Erdoğan’ı, Erbakan’a tercih ederiz.”[5]
ABD aklı tarafından tercih edilen o kravatlı adam istediklerini verebilirdi. Ama önce önünün açılması gerekiyordu. “Kravatlı” vurgusunun sebebi de bazı Refah Partisi milletvekillerinin TBMM Genel Kurulu’na kravatsız girme girişimleri ve cumhuriyet devrimleri ile kravat üzerinden başlattıkları kavga idi.
Refah Partisi’nin, 27 Mart 1994’te yapılan yerel seçimleri kazanmasında ABD ile gittikçe samimileşen bu ilişkilerinin doğrusal bir etkisi var mıydı bilinmez ama seçimlerden kısa süre sonra 31 Mart 1994’te çeşitli yerlerdeki çöplüklerde çok sayıda yanmış oy pusulaları bulunması, kamuoyunda seçimlere hile karıştırıldığının kanıtı olarak gösteriliyordu. Sonuçta Abramowtz’in kravatlı seçeneği Recep Tayyip Erdoğan artık İstanbul Belediye Başkanıydı ve Türkiye’nin Tv ekranlarını en sık kaplayan yüzlerinden biriydi.
Çelik Harekatı’na Karşı ABD’nin Tehdidi
Hala tam olarak çökertilmemiş olan ve daha önce belirttiğimiz gibi sınırlı sayıda asker ve bürokratın çabasıyla çalışan Türk devlet aklı ABD kuşatmasına karşı koymaya çalışıyordu.
12 Mart 1995’te başlayan Gazi olayları kışkırtması Gladyo’nun bu çabaya karşı cevaben en kapsamlı kışkırtmalarından biriydi. Yoğunlukla Alevi vatandaşlarımızın gittiği üç kahvehane kimliği belirsiz kişilerce kurşunlandı, 1 kişi öldü 5 kişi yaralandı. Daha sonra çıkan olaylarda 17 kişi hayatını kaybetti.
Bu olayların, Türk Ordusu’nun Irak’a yapacağı büyük operasyondan birkaç gün önce olması dikkat çekiciydi. Dahası Türkiye CIA yetkilileri tarafından tehdit bile edilmiş, bu kışkırtmalar hep ondan sonra yaşanmıştı.[6] Hatta ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbroke, “Bu harekâttan sakının iç karışıklıklar çıkar ve baş edemezsiniz” diyerek tahdidin içeriğini bile söylemişti. Aslına bakılırsa, CIA’ya yakın kaynaklar, ABD çizgisi dışına çıkan Türkiye’nin Alevi-Sünni ve Türk-Kürt kavgalarıyla iç karışıklıklara yuvarlanacağını ve zamanla parçalanacağını ciddi ciddi yazıyorlardı.[7]
Açık açık, “bu harekâtı yaparsanız ülkenizi kan çanağına çeviririz” diyorlardı. CIA Moskova Bürosu eski Başkanı, Gazi olaylarından kısa süre önce CNN’deki mülakatında, “Türkiye’nin ajan yığınağı haline
getirildiğini ve çok karışacağını” söyledi.[8] Aynı günlerde ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrooke, “Kuzey Irak’a yapılacak bir operasyonun, ülkede terör olaylarının artmasına neden olabileceğini” söyledi. Nitekim olaylardan hemen sonra İçişleri Bakanlığı’nın Bakanlar Kurulu’na sunduğu bir raporda, “yaşananların terör eylemleri değil profesyonel gizli servis operasyonları olduğu basına yansıdı.[9]
Bütün bu tehditler ve toplumsal kışkırtmalar, Türk Ordusunun Irak’ın kuzeyine girmesine engel olmak içindi.
“Türk Komutanlar Hizadan Çıkıyor”

Türk Ordusu’nun buna cevabı Kıbrıs Barış harekâtından sonra en kapsamlı harekâta başlayarak Irak’ın Kuzeyine girmesiydi. Çelik Harekâtı’na 35 bin asker katıldı. ABD’nin bazı önemli yayın organlarında, “Türk komutanları hizadan çıktı”, “Türk Ordusu ABD ile ilişkilerini bozuyor” türünden analiz ve yazılar bu tarihten sonra başladı.[10]
ABD Genelkurmay Başkanlığı’nın yayın organı olan Joint Forces Quarterly dergisinde bir yıl sonra çıkan bir yazıda, harekat “bağımsız askeri eylem” olarak nitelendiriliyordu. Yani bu, ABD’ye rağmen yapılan bir operasyondu.

Dahası bu operasyonla, “Çekiç Güç’ün birliğinin bozulup faaliyetlerinin engellendiği” anlatılıyor ve ABD birlikleri tarafından “huzursuzluk operasyonu” adıyla anıldığı belirtiliyordu.[11]
Huzurları bozulmuştu.
Gazeteci Yalçın Doğan, bu harekât sayesinde Çekiç Güç’ün bağımsız Kürdistan kurmasına engel olunduğunu, devletin içindeki haber kaynağına dayanarak aktarıyordu.[12]
Çok sayıda terörist etkisiz hale getirildi ancak hükümet, 31 Mart günü yaptığı açıklamada, Türk Ordusu çekildikten sonra bölgenin güvenliğini Talabani ve Barzani’ye bırakacağını açıkladı. Bu harekatta dahi ikili oynadığı biline biline Talabani-Barzani ikilisiyle bu kritik işbirliği yapılmıştı. Zaten bu açıklamadan kısa bir süre sonra, bölücü başı Abdullah Öcalan’ın, Çelik Harekatı’ndan bir gün önce yanındaki yüzlerce terörist ile Irak’ın kuzeyinden ayrılıp Suriye’ye geçtiği öğrenilecekti.
Oktay Yıldırım
Yarın: Çiller’in Tam Teslimiyeti
Önceki Bölüm:Amerika’nın Kravatlısı https://www.oktayyildirim.com.tr/basimiza-gelenler-6-degisen-ittifaklar/
Dipnotlar:
[1] ABD Savunma Bakanlığı
[2] Soner Yalçın, Hangi Erbakan, Öteki Yayınları, s: 304
[3] Yeni ülke gazetesi,
[4] Yalçın, age, s: 310
[5] Turan Yavuz, Çuvallayan İttifak, Destek Yayınları, 2008, s.110.
[6] Eski ABD Moskova istasyon temsilcisinin CNN’de yayınlanan açıklaması için bkz: Hasan Bögün, ABD ve AB Belgelerinde Türk Ordusu, s: 86
[7] Graham Fuller, Foreign Affairs, Spring 1993 veMediterranean Quarterly, Winter 1995’ten akt: Doğu Perinçek, 28 Şubat ve Ordu, Kaynak-Mayıs 2012, s:48
[8] Bögün, yaş, s: 87
[9] Türkiye, 15 Mart 1995’ten akt:Bögün, age,s:87
[10] Bkz: Mediterranean Quarterly’den akt:Doğu Perinçek, Gladyo ve Ergenekon, s:63
[11] Joint Forces Quarterly, 96-97 Kış Sayısı, s:108, Yzb. Steven R. Drago,Joint Doctrine and Post-Cold War Military Intervention (Ortak Doktrin ve Soğuk Savaş Sonrası Askeri Müdahale)
[12] Yalçın Doğan, Milliyet, 30 Mart 1995


